Fethullah Gülen Hocaefendi, canlı yayınlanan bu haftanın Bamteli sohbetinde özetle şu hususları dile getirdi:
Burs vermiş, himmet etmiş, kermes düzenlemiş masum hayırseverleri yakın takibe aldıkları kadar eli kanlı teröristleri izlemiyorlar!..
*Manzara bu. Ama birileri hala Pakraduni Akıllı Mehmet Efendi gibi konuşuyor. Kırk kişi bir yerden yuvarlanıyorlar; otuz dokuzu ölüyor, diğerinin de kolu kanadı kırılıyor. Soruyorlar; “Akıllı Mehmet Efendi ne oldu?” O, “Sormayın, az daha bir sakatlık çıkaracaktık!” diyor.
*Dünya alev alev yanarken, o kendi ülkeni de sararken ve her gün bir sürü insan orada zulme, gadre, mağduriyete, mazlumiyete uğradığından dolayı inlerken hâlâ bazıları “sıfır problem” diyorlarsa, biz her şeyle beraber aklımızı, mantığımızı, diplomasi düşüncemizi bile kaybetmişiz, çoluk çocuğun elinde kalmışız demektir.
*Meseleyi sadece zalimin zulmüne de bağlamamak lazım. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalâtü vesselam) cezalandırılmayı hak ettiğinde Allah (celle celâluhu), onlara karşı tedip unsuru olarak bir kısım zalimleri kullanır. Zalim, Allah’ın kılıcıdır. Allah, önce onunla intikam alır; sonra da döner ondan intikam alır.
“Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Çoğunu da Allah affeder.”
*Garipler, içinde yaşadıkları çağ itibarıyla, sanki o çağın insanları değildirler. Çevrelerinde Allah’tan kopmuş, peygamber tanımayan, zulmü ahlak haline getirmiş olan kimseler vardır. İftirayı, tezviri, yalanı meslek ve sanat haline getirmiş kimseler içinde horlanan ve yine bir hadisin ifadesiyle “kapı kapı kovulan” insanlardır garipler. Fakat onlar her şeye rağmen durdukları yer itibariyle dimdik dururlar; Allah’ın inayetiyle bütün ters esintileri geriye çevireceklerine inanırlar. Ne ölçüde olursa olsun, fesadın tahrip ettiği şeyleri tamire çalışırlar.
Dönme, devrilme, takılıp kalma veya alınıp satılma yürünen yolda pişmanlık işareti ve bu pişmanlık da Müslüman olmaya karşı nedamet ifadesidir.
*Üstad Hazretleri bir reçete veriyor: “Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-yı din ile olur şu milletin ihyâsı.” diyor. Demek ki bizim dirilişimiz dine bağlılık içinde gerçekleşebilir. İşte millet olarak bu mânâda bir diriliş için gayret göstermek, dinimizin bize yüklediği bir sorumluluk ve vazifedir.. “Emri bi'lmaruf, nehyi ani'lmünker iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle ifade ettiğimiz bir vazifedir. Bizim asıl üzerinde durmamız ve yoğunlaşmamız gereken husus da budur.
*Allah için yapılan işlerde ihlas, rıza, halis aşk u iştiyak temel esaslardır. Yapılan her şey ihlasla yapılmalı, her zaman O’nun rızası hedeflenmeli ve sonuçta O’na kavuşmaya iştiyak duyulmalıdır. Bu esaslardan sapma olduğu zaman şefkat tokatlarının gelmesi kaçınılmaz olur.
*Bu hali söylemek doğru değil. Seccademe baksanız, cereyan eden hadiseler karşısındaki gözyaşlarımın izleriyle her tarafı bir leke haline gelmiştir. Aylardan beri ağlamaktan başka bir şey bilmiyorum. Sadece o kadar. Eğer bunlar samimi, nezd-i uluhiyetinde bir kıymet ifade ediyorsa, ya Rabb, Sen cehennemi bile gözyaşlarıyla söndürüyorsun -İslam dünyasında önü alınamayan bu yangın üzerine bir de elinde benzinle giden insanların mevcudiyeti karşısında- Sen samimi insanların gözyaşlarıyla bu korkunç yangını söndür. Görmeyen o kör gözleri aç Allahım!..
*Ye’se düşmemeli.. inkisar yaşamamalı.. benim inkisarlarıma da belki iştirak etmemeli.. ama bir şeye iştirak edebilirsiniz: Siz de gece kalkın. Sekiz-on rekat teheccüd namazı kılın ve isterseniz şöyle de deyin...